Tez karanlığı, zamanın daralmasıyla birlikte iyice artıyor. Yolumuzu seçemez, nerede olduğumuzu kestiremez hale geliyoruz. Kendimizi, gerçekten nerede olduğumuza bakarak değil, tez yazan başka insanların durumlarına bakarak konumlandırmaktan başka bir çaremiz de kalmıyor. Esasında burada ihtiyacımız olan şey iyi bir danışmandan başkası değil. Ancak bizimle daimi bir iletişim içinde, genel durumumuz hakkında kaygı sahibi olan bir danışmana denk gelmek şu gün için dünyanın neresine giderseniz gidin, yüksek bir olasılık değil ne yazık ki. İlgisiz danışman sorununun boyutunu uluslararası forumlardaki yüksek lisans ve doktora başlıklarında görmek mümkün. Dolayısıyla yine iş bize, kendimize düşüyor ve emin olun bunun farkına vardıktan sonra karanlıkta yol almak eskisi kadar zor olmayacak.
Öncelikle bu alaca karanlıkta etrafımızdaki insanları yoklayarak, onların hangi aşamada olduklarına, yazmaya başlayıp başlamadıklarına, günde ne kadar çalıştıklarına yahut savunma günü alıp almadıklarına kulak vererek varabileceğimiz herhangi bir yer yok. Her şeyden önce bunu iyi bilmek gerek.
Bizden daha geride olan birisi belki içimize bir nebze su serpebilir. Ancak biz kaynak taraması yaparken yazma aşamasına geçmiş olanlar, biz yazmaya yeni başlamışken bitirmek üzere olanlar, biz son bölümümüzü yazarken savunma için çoktan tarih almış olanlar her zaman daha çok olacaktır. Hatta biz henüz kaynak taramasını bile bitirmemişken çoktan yazıp bitirdiğini düşündüğümüz insanlar bile olacaktır. Çünkü stres dolu zihnimiz, kaybolduğumuz zamanlarda en zayıf, en geride kalan kişi olduğumuz fikrine odaklanarak ruhumuzu emmeye meyilli olacaktır.
Hiçbirimiz aynı insan değiliz. Aynı olanaklara sahip değiliz. Aynı kapasitede de değiliz. Kimi zaman tıpa tıp benzer gibi görünse bile konularımız da aynı değil. Bir tezi tamamen öğrencinin bireysel faktörünün dışında olarak, yazılabilir ve yazılamaz kılan pek çok unsur var. Yanlış konu seçimleri, hatalı sınırlandırmalar, aşırı zor konu tercihleri, konunun orijinallik derecesi, kaynaklarla ilgili yabancı dil gereksinimi, konunun, çalışılan ülke şartlarına ve öğrencilik standartlarına uyumu, yurtiçi ya da yurt dışı seyahat zorunluluğu ilk akla gelenler. -ki ilk akla gelenler bile, her tezi ve her öğrenciyi birbirinden ayırmaya fazlasıyla yetiyor.
Bir de bunların dışında fiziksel koşullarımız ve özel hayatımız var. Hepimiz aynı sıralarda oturup, aynı imkanlar dahilinde aynı öğretim üyelerinden danışmanlık alsak da ruh halimiz hiçbir zaman diğer arkadaşlarımızla aynı olmayacak. Özel hayatımız, aile hayatımız ve iş hayatımız her zaman doğal caydırıcılar olarak, şahsımıza özel şekilde hayatımızda olacaklar. Bununla birlikte danışman faktörü de tez sürecimiz konusuna hiç kimseye benzemeyen bir deneyim sunacak.
Evet, yol aynı yol gibi gözüküyor. Ancak aldanmamak gerek. Anlaşılacağı üzere, hiçbirimizin ritmi aynı değil. Olmayacak. Tez süreci de hayat gibi gecelerden ve gündüzlerden oluşuyor. Gece çöktüğünde, karanlık olduğunda yapabileceğimiz en kötü şey etrafımızdaki insanları yoklamak ve konumumuzu, durumumuzu onlara göre tayin etmek olacaktır. Yapılacak en iyi şey ise gün ağarıncaya kadar düşe kalka da olsa, hiçbir kimseyi referans almadan o karanlıkta ısrarla yürümek, günün ilk ışıkları doğduğunda da hemen bir aynaya bakarak yerimizi belirlemektir.

Ayna nedir? Ayna, tezimize benzer çalışmalardır. Ayna konumuzun paralelinde yapılmış başarılı tezlerdir. Ayna iyi dostlarımızın ve alanında uzman hocaların yönlendirmeleridir. Ayna kitaplardır. İyi kitaplardır. Uluslararası alanda yapılmış, öne çıkmış, ben yolunu kaybetmişlere bir kılavuzum diye haykıran işlerdir, projelerdir, bakış açılarıdır. Aynı yolu yürümüşlerin tozlu elleridir. Hatta bazen, bir karınca dahi, gösterdiği çaba ile bize aynadır. Gecenin karanlığında, aynı kutup yıldızı gibi ışıldayan bu tabelaları görebilmek için tek bir şart var. Başımızı bizim gibi olanlardan kaldırmak ve ufka bakmak. Bunu yapmayı başarabildiğinde, onların zaten hep orada olduklarını ve yolunu arayanlara binlerce yıldır yol gösterdiklerini göreceksin.
Ancak kılavuzumuz, eşitlerin anlık konumları, yani bizimle eşit statüde, aynı programda, aynı durumda yahut aynı aşamalarda olan insanların, arkadaşlarımızın o anki durumları olursa, başı ve sonu belli olmayan bu güzergahlarda kişiler arasında daireler çizmekten başka bir yol kalmıyor bize. Zira eğri büğrü yollar ancak eğri büğrü yerlere götürür bizi. Böylece en verimli zamanlarımız da ellerimizin arasından kayıp gider. Ancak kılavuzumuz doğru insanlar, pusulamız doğru işler, yayınlar, ürünler olursa, başarı erken ya da geç değil, olması gereken yerde, olması gereken anda, tam zamanında ve en doğru formunda gelecektir. Ayna bazen

Bocalaya bocalaya yıllar geçirdikten sonra, aklı başa alıp kötü kılavuzları fark etmek ve pusulada doğru yöne bakmayı öğrenmek dahi, elde edeceğimiz doktor ünvanının gereklerindendir. Bu sözden maksat çileyi kutsallaştırmak, zorluk yaşamış olmakla övünmek değildir. Bir gün doktor olarak, başka öğrencilere göstermeye aday olacağımız yolu, ilk önce kaybola kaybola kendimiz öğrenmek, öğretmeye layık olmanın en önemli adımıdır.
Ellerin kirlenecek, üzerin toz toprak olacak. Ayakkabı yol ile aynı renge bürünecek.
Yalnız olmadığını bil, ısrarla dene.