insisto
Menu
  • Start
  • Kimlik
  • Akademi
  • Sanat
    • Sesler
    • Gif Koleksiyonu
    • Ses pulu
  • Seyahat
    • Kırgızistan
    • Kazakistan
  • Yeni Ufuklara
    • AKAMP
  • İletişim
Menu

Kızıl Savaşçı Kadınlar, Kristen R. Ghodsee 2023

Posted on 16 Temmuz 202425 Mart 2025 by Ali BALCI

[KİTAP TANITIMI]

Kızıl Savaşçı Kadınlar, Pensilvanya Üniversitesi’nde Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları Bölümü başkanı olarak çalışan Kristen R. Ghodsee’nin, 2003 yılında vermeye başladığı Cinsiyet ve Sosyalizm dersinden bu yana geçen sürede edindiği yaklaşık 20 yıllık birikimin ürünü olarak ortaya çıkmış bir eser. Ghodsee’nin bu çalışmayı, salt bir akademik eserden ziyade, okurun entelektüel anlamda da yararlanabileceği bir metin olarak, yalın bir dille kurgulamasını, Sovyet kadınını daha çok okura ulaştırma çabası olarak yorumlamak yanlış olmayacaktır.

Kitabın başında, “yazarın notu” ve “önemli olaylar çizelgesi” bölümlerinde, metinde kullanılan transkripsiyon, özel isimlerin yazılışlarında tercih edilen usuller, tarih ve takvim sistemi gibi kitap boyunca okurun karşısına çıkabilecek tüm özel kullanımlara detayları ile yer verilmesi yerinde bir yaklaşım olmuştur. Bu kısımda gösterilen hassasiyet, akademik beklentilerle okuyan araştırmacıların alanla ilgili meraklarını gidermesi açısından yarar sağlarken, konuyla entelektüel olarak ilgilenen okurların da metnin yöntemsel olarak nasıl inşa edildiğine dair bilgi edinmelerini sağlamıştır.

“Burjuva feminizmi ve huzursuzlukları” bölümünde ise Ghodsee, teknik detayların yanında, kendisini bu projeye yönelten motivasyon ile eseri ortaya çıkaran birikimi yaratan akademik kariyerini de paylaşarak, metnin daha iyi anlaşılması noktasında okurun işini kolaylaştırma yoluna gitmiştir. Buradan hareketle, dünyadaki kadın hakları mücadelesinin neredeyse tamamının ABD ve Avrupa merkezli kadınlar ve burjuva vizyonuyla üretilmiş fikirler üzerinden yansıtılması ve kadınların küresel anlamda elde ettikleri bireysel ve kamusal başarılara insanüstü çabalarla öncülük eden Sovyet kadınlarının görmezden gelinmesini, kitabın temel meselesi olarak özetlemek mümkündür.

Kitap bu perspektifiyle Sovyet feminist hareketini ortaya çıkaran temel dinamikleri ve kendine has yapısını ortaya koyarken bir taraftan da Sovyet kadın hakları ile ABD ve Avrupa merkezli küresel kadın haklarını karşılaştırma olanağı sağlayarak oldukça değerli metin ortaya koymuştur. Bu bağlamda eser, Ghodsee’nin evrensel kadın haklarına son derece değerli katkılar yapmalarına rağmen isimlerinin yeterince ve layıkıyla anılmamış olduğuna inandığı beş Sovyet kadının kısa hayat öyküleri ile önemli başarılarını, Batılı ülkelerin kendilerine karşı olan tavırlarıyla birlikte ele alan bir çalışma olmuştur. Bu noktada önemli bir detayı izah etmek de yararlı olacaktır. Ghodsee’nin Sovyet kadın hakları savunucularının yeterince değer görmediğine dair olan yaklaşımı ilk bakışta duygusal bir görüş hissiyatı yaratsa da ortaya koyduğu iddianın gerçekliğine dair metin boyunca sunduğu kanıtların meselenin gerçekliği konusunda okuyucuyu tatmin edecekten türden olduğunu ifade etmek gerekir.

Eserde, kendi talebi ve ısrarı ile keskin nişancı olarak katıldığı İkinci Dünya Savaşı’nda 309 başarılı atış yaptığı tescil edilen ve dünyanın en başarılı kadın keskin nişancısı olarak kabul gören Lüdmila Pavliçenko’ya ilk sırada yer verilmiştir. Ghodsee, Pavliçenko’nun yaşamını, mesleki hayatı da dâhil olmak üzere önemli dönüm noktaları üzerinden ifade etmiş, Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı resmi seyahati de tüm detaylarıyla aktarmıştır. Amerikalı gazetecilerin, Pavliçenko’nun İkinci Dünya Savaşı’nda gösterdiği, dünya kamuoyu tarafından da takdir toplayan kahramanlıklarından ziyade kadın askerlerin cephede makyaj yapıp yapmadıkları gibi işin magazin tarafına odaklanmalarına özel olarak yer verilmiştir. Pavliçenko’nun Amerikalı dinleyicilere kendisini “Hayatta kalan her Alman, kadın, çocuk ve yaşlıları öldürecektir. Oysa ölü Almanlar zarar veremez. Dolayısıyla ne zaman bir Alman öldürsem, bir hayat kurtarmış olurum” şeklinde son derece ağır cümlelerle ifade etmesine rağmen gazetecilerin üzerindeki üniforma ile kilolu göründüğüne takılmaları, eserde Sovyet kadınlarının başarılarının göz ardı edildiğine dair sık sık dile getirilen iddiaların en önemli kanıtlardan birisi olarak sunulmuştur.

Sovyetler Birliği’nin ilk Sosyal Refah Komiseri olmasının yanında, dünyada henüz böyle bir yaklaşımın olmadığı bir dönemde, seks pozitiflik (cinselliği olumlama) kavramının savunucusu olan Aleksandra Kollontay, kitapta yer alan ikinci devrimci kadın olmuştur. Aristokrat bir ailenin kızı olmasına rağmen kendisine biçilen varlıklı hayatı bir kenara bırakan Kollontay, kadınların özgürleşmesi için mücadele etmeyi yeğlemiştir. Ghodsee, Kollontay’ın geleceğin sosyalist toplumunda aşk, cinsellik, dostluk ve ailenin rolü hakkında getirdiği yenilikçi fikirlere bugünden bakıldığında bile şaşkınlık verici derecede öngörülü olduğunu ifade etmiştir. Diğer yandan bir kadın olarak Norveç ve Meksika’da büyükelçilik gibi saygın görevlerde bulunmasına rağmen dönemin Amerikan basınının küçümsemelerinden kaçamadığı görülmüştür. Basın, Kollontay’ın yenilikçi fikirlerini kadın hakları açısından değerlendirmek yerine, “Devrim’in kızıl gülü”, “proletaryanın Jan Dark’ı” ve “proleter afet” gibi lakaplar takarak esas odağı görmezden gelmeyi seçmiştir. Ghodsee’nin bu süreci detaylarıyla aktararak dönemin iki kutbu arasındaki anlayış farklılıklarını örnekler üzerinden okuyucuya aktarmaya çalıştığı görülmüştür.

Eserin üçüncü bölümünde ele aldığı Kızıl Savaşçı ise Devrim’e yaptığı kişisel katkıları Vladimir Lenin’in eşi olması dolayısıyla gölgelense de eğitimi, okuryazarlığı ve kütüphaneleri, dönem koşulları göz önünde tutulduğunda olağanüstü bir hızla yaygınlaştırarak Sosyalist hayatın zihinlerdeki sınırlarını genişleten Nadejda Krupskaya olmuştur. Kadın erkek eşitsizliğini eğitimden sosyal hayata, ev işlerinden iş ve aile yaşamına kadar istisnasız her alanda yıkmak için çabalayan Krupskaya, özellikle eğitim alanındaki başarıları ile diğer devrimci kadınların aksine tüm dünyada saygı uyandırmayı başarmıştır. Ancak uluslararası alanda kazandığı prestije rağmen Joseph Stalin’in zulmüne uğramaktan kurtulamamıştır. Ghodsee’nin Krupskaya ile Stalin arasındaki bağı anlatırken yer verdiği detaylar metni daha ilginç ve değerli hale getirmiştir.

Kristen Ghodsee. Fotoğraf: Cuaderno

Sovyetler Birliği’nin ilk kadın bakanlığının başında önemli görevler üstlenen Inessa Armand’ın mücadelesine kitabın dördüncü bölümünde yer verilmiştir. Ghodsee’nin ifadesiyle, “sosyalistlerden önce feministlerin saflarına katılan Armand”, bundan olsa gerek, kişisel yaşamıyla her daim dikkat çekmiş ve biyografisi, Sovyet tarihçileri tarafından taşıdığı politik kimliğe yaraşacak şekilde manipüle edilmiştir. Bir biyolog olmasına rağmen özellikle kız çocuklarının eğitimi ve çok eşlilik gibi konularda ortaya attığı yenilikçi fikirlerin karşılaştığı mukavemet yazar tarafından ayrıntılı şekilde aktarılarak, bugün bile halen tartışılan bazı kadın haklarının geçmişine ışık tutulmuştur.

Kitabın son savaşçısı ise İkinci Dünya Savaşı’nda politikalarını beğenmediği Bulgar hükümetine karşı genç bir partizan olarak mücadele eden, uzun yıllar boyunca Bulgar Kadın Hareketi Komitesi’ne başkanlık eden Elena Lagadinova olmuştur. Özellikle kürtaj hakkı ve dışarıda çalışıp geldiği evinde ikinci bir vardiyaya başladığını ifade ettiği Sovyet kadını için emek veren Lagadinova, Ghodsee’nin 2017 yılında vefat etmeden hemen önce bizzat görüşebilmesi açısından da önem arz eden bir şahsiyet olmuştur.

Kitabın son bölümü ise Kızıl Savaşçı Kadınlardan Alabileceğimiz Dokuz Ders başlığı ile verilen sonuç kısmından oluşuyor. Yoldaşlar, tevazu, otodidaktizm, açık görüşlülük, yetenek, ittifak, azim, adanmışlık ve dineme olmak üzere dokuz maddede ele alınan bölüm Sovyet kadının zihnindeki kadın hakları kavramı ile küresel anlamda yankı bulan Batı merkezli burjuva kadını vizyonunu daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunu yaparken dönemin kadın hakları savunucuları arasında yapılan ustaca geçişler ve kurulan bağlantılar okurun son bölümde kitabın içeriğinin etkisini katlayabilecek değerde bir analizle buluşturuyor.

Yalın diliyle, üslubuyla ve içerdiği çok değerli bilgilerle alana meraklı olan okurları hem akademik hem de entelektüel anlamda tatmin etme başarısını gösteren Ghodsee’nin değerli bir çalışma ortaya koyduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Ancak bazı konularda eleştiriye açık yönlerinin olduğunu da ifade etmekte yarar var.

Ghodsee eserinde, bilinçli olarak görmezden gelindiğini iddia ettiği, kendi deyimiyle beş Kızıl Savaşçı kadın üzerinden Sovyet medeniyetini yücelten isimsiz kadın kahramanları bugüne taşımayı hedefliyor. Ancak kitabın zaman zaman bu çizgisinin dışına çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Konunun özellikle Amerikan feminizmi ile karşılaştırmalar içeren kısımlarında ortaya konan dil ve üslubun bir miktar değiştiği, tenkitten ziyade politik bir yüzleşmeye dönüştüğünü söylemek mümkün. Bu durumun kötü bir izlenim yaratmamakla birlikte, kitabın başlığı ile uyumsuzluğa yol açtığı, kızıl savaşçıların biyografilerinin ve savundukları yaşamın detaylarının yer yer bu politik yüzleşmenin gerisinde kaldığı söylenebilir. Diğer bir ifadeyle, Kızıl Savaşçıların Sovyet kadınına yaşattıkları kazanımlar, Ghodsee’nin haklı olmakla birlikte üslup olarak bir miktar aşırıya kaçtığı eleştirileri dolayısıyla daha az görünür hale gelmiştir. Bu durumu, kitabın odağının kayması ve başlık ile okuyucuya vadedilen içeriğin tam olarak kendisini temsil edememesi yönünde yorumlamak mümkündür.

Bu konu ile bağlantılı olarak, Batılı tarihçilerin ve toplumsal cinsiyet alanında çalışan araştırmacıların eserlerinde Sovyet kadınlarına yer verilmemiş olması eleştirilerek sık sık dile getirilmesine rağmen bunun muhtemel sebepleri üzerinde yeterince durulmadığı görülmüştür. Metnin bakış açısı göz önünde tutulduğunda bir okur olarak bunun politik sebeplerle görmezden gelme ya da bakış açısı farklılıkları sebebiyle küçümse sebebiyle olduğunu çıkarmak mümkündür. Zira dünyanın bilinen ilk kadın büyükelçilerinden birisi olmanın yanında iki kez de Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Kollontay gibi bir kadın hakları savunucusunun Batılı ders kitaplarından Oxford ve Routledge gibi saygın yayınevlerinin bu alandaki prestijli çalışmalarına kadar neredeyse her yerde görmezden gelinmesi, Sovyet kadınının bilhassa kapitalizm karşıtlığının kurbanı olduğu yönünde yorumlamak mümkündür. ABD’nin İnsan Gücü Planlama Konseyi’nin 1957 tarihli bir raporunda “Sovyetler Birliği’nde her yıl yaklaşık 13 bin kadın mühendis mezun olurken, ABD’de bu sayının 100’e bile ulaşamaması, Sovyet eğitim sistemindeki Krupskaya mirasının yarattığı farkı net bir şekilde göstermektedir. Krupskaya uluslararası anlamda her ne kadar diğer dört portreden daha tanınır olsa da eserde aktarıldığı üzere yine de hakkı teslim edilmemiştir. Okur bu noktada, kitabın niçin sorusuna cevap vermesi yönünde bir beklentiye düşse de yukarıda da ifade edildiği üzere tam manasıyla karşılık bulduğunu söylemek güçtür. Dolayısıyla yazarın, içerik bakımından son derece tatmin edici bir metin ortaya koymasına rağmen, okurun zihnine düşen bazı soruları cevaplama noktasında birazcık zayıf kaldığını söylenebilir. Diğer yandan eserin genelde gösterdiği başarısı dolayısıyla, Ghodsee’nin bazı soruların cevaplarını farklı bir eserde değerlendirmek üzere sınırlı olarak verdiği de varsayılabilir. Tanıtımın devamını okumak için >>>

TAM KÜNYE: Ghodsee, K. R. (2023). Kızıl savaşçı kadınlar: Beş devrimci kadından dersler (S. Erdoğan, Çev.). İstanbul: Yordam Kitap.

Atıf / Citation: Balcı, A. (2024) [Kitap İncelemesiKızıl Savaşçı Kadınlar: Beş Devrimci Kadından Dersler,Kristen R. Ghoodsee] Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 24(1), 339-343. https://doi.org/10.32449/egetdid.1486964

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • 29 Mart 2025 by Ali BALCI Suda ırlanan kayıklar
  • 24 Mart 2025 by Ali BALCI Akademinin Kör Noktası: "Öğrenciyi Yarım Bırakmak"
  • 1 Mart 2025 by Ali BALCI Orta Cal Bilyardçısı
  • 4 Şubat 2025 by Ali BALCI Bir Kavramının Dönüşümü: Cumhuriyet’ten Günümüze “Halk”ın Değişen Anlamı
  • 28 Ağustos 2024 by Ali BALCI № 5: Ufka bak, kılavuzlarını gör

Ali Balcı

       
Ölümden kaçınmak için çaba harcamak gerekir. Vücut kendi haline bırakıldığında -ki, canlı öldüğünde olan budur- çevresiyle bir denge hali oluşturmaya eğilimlidir. Canlı bir vücuttaki sıcaklık, asitlilik, su içeriği ya da elektriksel gerilim benzeri bir niceliği ölçerseniz, bekleneceği biçimde, bu niceliğin çevrede kendisine karşılık gelen ölçümden çok farklı olduğunu bulursunuz. Örneğin, bizim vücutlarımız genellikle çevreden daha sıcaktır ve soğuk iklimlerde bu sıcaklık farkını korumak oldukça zordur. Öldüğümüzde bu çaba durur, sıcaklık farkı azalmaya başlar ve sonunda çevreyle aynı sıcaklığa geliriz. Hayvanların hepsi çevre sıcaklığıyla denge kurmak için bu denli çaba harcamaz, fakat tüm hayvanlar bununla kıyaslanabilecek bazı işler yapar. Örneğin, kurak bir ülkede, hayvanlar ve bitkiler hücrelerindeki sıvı içeriğini belirli bir düzeyde tutmak amacıyla, suyun dışarıdaki kuru dünyaya akma yolundaki doğal eğilimini engellemek için çaba gösterirler. Bunu yapamazlarsa ölürler. Daha genel bir biçimde söylersek, canlılar, etkin biçimde iş yaparak engellemedikleri sürece, eninde sonunda kendilerini çevreleyen dünya ile kaynaşır ve özerk varlıklar olma durumundan çıkarlar.
Dawkins, R. (2013). Kör Saatçi (13 b.). S. 13-14(F. Halatçı, Çev.) Ankara: Tubitak.

Kör Saatçi - Richard Dawkins

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

©2025 insisto