Çıkış yolları üzerine bir deneme
Üniversiteler her ne kadar bilgi ve tecrübe aktarımını merkeze alan bir eğitim anlayışıyla faaliyet gösteriyor gibi görünseler de bu iki unsurun eş zamanlı olarak uygulandığı bir yükseköğretim kurumuna rastlamak zor. Özellikle sosyal bilimler gibi pratik yapma olanaklarının zayıf olduğu alanlarda ise neredeyse imkânsız.
Salt bilgi aktarımına dayalı bu yaklaşım ne yazık ki öğrencilerin akademik ve kişisel gelişimlerine ciddi ölçüde zarar veriyor. Özellikle yüksek lisans ve doktora düzeyinde verilen derslerde, öğretim üyelerinin yalnızca ders içeriğini aktarmakla yetinmeleri, öğrencilerin profesyonel ve bireysel ilerlemelerinde ihtiyaç duyacakları pratik bilgilere erişimini büyük ölçüde kısıtlıyor. Aynı yaklaşım danışmanlık süreçlerine de yansıyor. Tez öğrencisine, danışmanı tarafından ücreti mukabilinde tahsis edilmesi gereken resmi danışmanlık süresine riayet edilmediği gibi bu yönde bir kaygı, endişe de taşınmıyor. Bilim tarihinin açık bir şekilde gösterdiği üzere bilimsel ilerleme, veri naklinin yanı sıra öğretim üyesinin, bireysel ve kurumsal deneyimlerini öğrencileriyle paylaşması, onlara uluslararası anlamda geçerliliği olan görgü ve göreneği, yolu ve yordamı göstermesi, aktarması ve öğrencinin mesleki rutinine sirayet edecek bir pratiğe dönüştürme kaygısı gütmesiyle mümkün hale gelebiliyor. Dolayısıyla öğrencilere, arşivlerde, akademik makalelerde ya da ansiklopedilerde bulamayacakları, günlük akademik yaşamda ve kariyer edinme süreçlerinde karşılaşabilecekleri sorunları daha az ve etkili bir gayretle, ilkeli ve uzun vadeli bir bakış açısıyla çözmelerini sağlayacak tecrübelerin aktarılması gerekiyor.
Öğretim üyesinin öğrencisine, “Google’da bulamayacağı şeyleri” aktarma çabası, öğrencinin akademik hayatın her geçen gün daha karmaşık hale gelen yapısını anlaması konusunda da yol gösterecek ve bu yapıya uyum sağlamasında rehberlik edecektir. Örneğin, bir metin nasıl okunur, bir makale nasıl yazılır, bir konferans sunumu nasıl etkili hâle getirilir, bir araştırma projesi nasıl yönetilir gibi mesleki anlamda hayati olan konularda aktarılacak bireysel ve kurumsal tecrübeler, öğrencilerin vakti geldiğinde diplomalarını aldıklarında kendi yollarını bulmalarına yardımcı olacaktır. Bunlarla birlikte akademik kadro arayışlarında dikkat edilmesi gereken noktalar, iş başvurusu sırasında yapılması ve kaçınılması gereken durumlar gibi konular da öğrenciler için büyük önem taşımaktadır. Bu tür bir yaklaşımla mezun edilmiş bir öğrenci kuşkusuz ki elinde gideceği yönü tayin edebileceği bir harita, yolunu kaybettiğinde sakin kalmasını ve doğru yolu bulmasını sağlayacak bir pusula ile mezun olmuş olacaktır.

Fotoğraf: Jean-Frederic Fortier
Diğer yandan bu tür tecrübeler, öğrencilerin yalnızca bilgi tüketicisi olarak değil, aynı zamanda bilgi üreticisi olarak da yetişmesine olanak sağlayacaktır. Aksi durumunda öğrencinin kendisini bilgi karşısında “tüketen” konumundan çıkarabilmesi son derece zor olacaktır. Ancak birçok öğretim üyesi, üzücüdür ki verdiği derslerde ve yaptığı danışmanlıklarda büyük oranda kuramsal bilgilerle yetinmekte, çalışma sahası ile ilgili pratik ipuçlarını ve deneyimlerini paylaşmaktan kasıtlı olarak kaçınmakta ya da kendisi de bu şekilde yetişmediği için böyle bir ihtiyacın varlığını kasıtsız olarak görememekte. Bugün sosyal medyada ve bloglarda bireylerin gündelik hayata dair en küçük tecrübelerini dahi paylaşma eğiliminde olduğu bir çağda, akademik tecrübelerin paylaşılmaması, öğrencilerin bilen ancak uygulayamayan, okuyan ancak yazamayan, öğrenen ancak öğretemeyen, düşünen ancak konuşamayan, sahip olan ancak gösteremeyen, yürüyebilen ancak yönünü tayin edemeyen şekilde, sakatlanmış, tek kanatları kırılmış ya da lal edilmiş şekilde diploma almalarına yol açtığı açık. Potansiyelin ortaya çıkabilme ihtimalinin tamamen kaldırılması ya da var olan potansiyelin bu şekilde söndürülmesini, mutlak gayesi ilerleme olan üniversite kurumunun kendisi için, toplumsal anlamda ağır ve geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilecek düzeyde bir uygulama yanlışı, öğrencinin geleceği için yapılmış hayati bir hata ve tüm eğitim ve öğretim faaliyetlerini finanse eden devlet içinse büyük bir kaynak israfı olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Üniversite eğitiminde salt bilgi nakline dayanan bu yaklaşım tek edilmedikçe, yaratıcı, aklıselim ve ilkeli öğrencilerin, tertemiz, pırıl pırıl yollarda uzun yollar kat edebilecek enerjileri varken, akademinin alternatifsiz şekilde sunduğu bu eğri büğrü, tozlu ve dik patikalarda, karanlık labirentlerde yorulup tükenmeleri son bulmayacak gibi gözüküyor.
Kapak fotoğrafı: Antenna