insisto
Menu
  • Start
  • Kimlik
  • Akademi
  • Sanat
    • Sesler
    • Gif Koleksiyonu
    • Ses pulu
  • Seyahat
    • Kırgızistan
    • Kazakistan
  • Yeni Ufuklara
    • AKAMP
  • İletişim
Menu

Bir Kavramının Dönüşümü: Cumhuriyet’ten Günümüze “Halk”ın Değişen Anlamı

Posted on 4 Şubat 202525 Mart 2025 by Ali BALCI

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında “halk” kavramı, devletin temelini oluşturan, egemenliğin kaynağı olarak görülen ve toplumsal birliği simgeleyen değerli bir anlam taşıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, halkın devlet yönetimindeki merkezi rolünü vurguluyordu. Halk, sadece seçme ve seçilme hakkına sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda devletin esas sahibi olarak kabul ediliyordu. Bu anlayış, “halk güçlüyse devlet de güçlüdür” vizyonunun bir örneğiydi. Devlet, halkın refahı ve mutluluğu için vardı ve dolayısıyla halkın üstünde bir statüye sahip değildi. Halkın yükselmesi, eğitim alması, ekonomik olarak güçlenmesi, Cumhuriyet’in temel hedefleri arasındaydı. Örneğin Halk Bankası, halkın ticaret yoluyla ekonomik olarak güçlenmesini ve yüksek refah seviyelerine ulaşmasını hedefliyordu. Benzer şekilde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Halk Eğitim Merkezleri de halkın eğitim seviyesini yükseltmeyi ve toplumsal gelişime katkı sağlamayı amaçlıyordu. Diğer yandan halk o dönemde de sebepleri bugünkünden oldukça farklı olmak üzere, ekonomik anlamda sıkıntı içerisindeydi. Yokluk ve yoksunluk yüksek düzeydeydi. Ancak halkın kavramsal olarak temsil ettiği değerler farklıydı. Halk, yüceltilen, güçlendirilmesi gereken, topyekun kalkınmanın anahtarı olarak görülen, kıymeti kendinden menkul bir güçtü.

Ancak günümüzde “halk” kavramı, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki anlamından oldukça uzaklaşmış durumda. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik krizler, yoksullaşma, sosyal eşitsizlikler ve yaşam standartlarının düşmesi, “halk” kavramının içeriğini değiştirdi. Artık “halk” denildiğinde akla gelen, yoksulluk, fakirlik ve ekonomik yoksunlukla mücadele eden bir kesim oluyor. Halk, bir zamanlar devletin sahibi ve güçlü bir toplumsal aktör olarak görülürken, bugün hayatta kalma mücadelesi veren, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bir kitleye dönüşmüş durumda. Bu değişimin en net ispatını, günlük hayatta kullanılan bazı ifadelerde görmek mümkün. Ucuz ekmek satan büfelerin “Halk Ekmek”, yoksulların alışveriş yaptığı marketlerin “Halk Market”, ucuz yemek sunan lokantaların “Halk Lokantası”, bazı kurumlarda ücretsiz gıda teminine olanak sağlayan kartların “halk kart” olarak adlandırılması bu değişimin en acı göstergelerinden. Bu isimler, “halk” kavramının artık yoksullukla özdeşleştiğini gösteriyor. Kurumlar, artık halkın yüksek refah seviyelerine ulaşmasını ve toplumsal kalkınmayı değil, sadece temel ihtiyaçların karşılamasını, halkın ölmeyecek düzeyde ayakta kalabilmesini hedefliyor.

Halkın ekonomik olarak kısıtlanması, sosyal hayatı, kültürel faaliyetleri ve özgürlük alanlarını da derinden etkiliyor. Sinema, tiyatro, konser gibi kültürel ve sanatsal etkinlikler ne yazık ki gemiden atılan ilk ağırlıklar oluyor. Aynı şekilde, gezme, seyahat etme gibi özgürlükler de aynı ekonomik yetersizlikler nedeniyle yaşam faaliyetlerinden çıkarılıyor. Halk, sosyal hayattan giderek uzaklaşırken, bakıma muhtaç, yardımsız ayakta duramayan, kendi haline terk edilmiş, bir görünüm sergiliyor. Bu durum, sadece ekonomik bir çöküşün değil, aynı zamanda toplumsal bir yozlaşmanın da göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

“Halk” kavramının yeniden eski değerine kavuşması, hem ekonomik hem de toplumsal anlamda güçlü bir dönüşüm gerektiriyor. Halkın refahı, eğitimi ve gücü, devletin de gücünü belirler. Bu nedenle, halkın yeniden yüceltilmesi ve güçlendirilmesi, sadece toplumun değil, devletin de geleceği için büyük önem taşıyor. Halkın ekonomik olarak güçlenmesi, seyahat imkanlarının, sosyal hayata ve kültürel faaliyetlere katılımının artması, toplumsal refahın yükselmesi, devletin de güçlenmesini sağlayacaktır. Halk eşittir ekmek formülünün terk edilmemesi durumda halkın çöküşü sürecek ve bir gün en büyük beka meselesi haline gelecektir. Zira Cumhuriyet’in kazanımlarıyla belirli bir noktaya gelmiş bir toplumun, ihtiyaçlar hiyerarşisine göre bir anda ilk basamağa gerileyerek “yeme içme, barınma” gibi unsurların bulunduğu “fizyolojik ihtiyaçlar” seviyesine düşmesi, gelecekte öngörülemez, tamiri zor bir tahribat yaratacaktır.

Kapak fotoğrafı: Freepik AI

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • 29 Mart 2025 by Ali BALCI Suda ırlanan kayıklar
  • 24 Mart 2025 by Ali BALCI Akademinin Kör Noktası: "Öğrenciyi Yarım Bırakmak"
  • 1 Mart 2025 by Ali BALCI Orta Cal Bilyardçısı
  • 4 Şubat 2025 by Ali BALCI Bir Kavramının Dönüşümü: Cumhuriyet’ten Günümüze “Halk”ın Değişen Anlamı
  • 28 Ağustos 2024 by Ali BALCI № 5: Ufka bak, kılavuzlarını gör

Ali Balcı

       
Ölümden kaçınmak için çaba harcamak gerekir. Vücut kendi haline bırakıldığında -ki, canlı öldüğünde olan budur- çevresiyle bir denge hali oluşturmaya eğilimlidir. Canlı bir vücuttaki sıcaklık, asitlilik, su içeriği ya da elektriksel gerilim benzeri bir niceliği ölçerseniz, bekleneceği biçimde, bu niceliğin çevrede kendisine karşılık gelen ölçümden çok farklı olduğunu bulursunuz. Örneğin, bizim vücutlarımız genellikle çevreden daha sıcaktır ve soğuk iklimlerde bu sıcaklık farkını korumak oldukça zordur. Öldüğümüzde bu çaba durur, sıcaklık farkı azalmaya başlar ve sonunda çevreyle aynı sıcaklığa geliriz. Hayvanların hepsi çevre sıcaklığıyla denge kurmak için bu denli çaba harcamaz, fakat tüm hayvanlar bununla kıyaslanabilecek bazı işler yapar. Örneğin, kurak bir ülkede, hayvanlar ve bitkiler hücrelerindeki sıvı içeriğini belirli bir düzeyde tutmak amacıyla, suyun dışarıdaki kuru dünyaya akma yolundaki doğal eğilimini engellemek için çaba gösterirler. Bunu yapamazlarsa ölürler. Daha genel bir biçimde söylersek, canlılar, etkin biçimde iş yaparak engellemedikleri sürece, eninde sonunda kendilerini çevreleyen dünya ile kaynaşır ve özerk varlıklar olma durumundan çıkarlar.
Dawkins, R. (2013). Kör Saatçi (13 b.). S. 13-14(F. Halatçı, Çev.) Ankara: Tubitak.

Kör Saatçi - Richard Dawkins

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

LOREM IPSUM

Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus voluptatem fringilla tempor dignissim at, pretium et arcu. Sed ut perspiciatis unde omnis iste tempor dignissim at, pretium et arcu natus voluptatem fringilla.

©2025 insisto